25 Aralık 2009 Cuma

Lokman Hekimin Sev Dediği

Bu yürek
Seni seveceğini biliyordu herhalde
Bu kafa seni kuracağını seziyordu hanidir
Bire bin veren buğday
Elmadaki mayhoşluk
Hukuki beşer
Çınçınlı hamam
Çizmedeki kedi
Sanki elleriyle koymuşlar gibi
İkimizden bir işmar
Seni sevmemiş olsam , sözlerim yarı yarıya
Gözlerim yarım
Ellerim çolak hüseyin eli
Seni sevmesem , nefes almayı beceremem ki
Bugün günlerden ne ?
Cumartesi
Seni sevdiğim için , Cumartesi elbet
Seni sevdiğim için , bak temmuz ayındayız
Ayşe onbaşı , pir sultan abdal , büsbütün sevdalıyım sana
Bu gemiler nereye gidiyor , seni sevdiğim için
Seni sevdiğimden , suyun akası geliyor
Bacaların tütesi
Nurhayat'ın halleri , seni sevdiğim için güzel
İbrahim'in dilleri
İnsan seni sevince , tutsaklığa kızar tabi
Savaşın adı geçse , cinifrit olur
Ereğli'nin kömürünü düşünür , ne kömür o be
Raman'ı düşünür , Çukurova'yı düşünür
Seni sevdiği için , Haliç'te bir uğultu
Marmara'da bir deniz
Isparta bahçesinde güller
Seni sevdiği için goncalanıyor
Seni sevdiğim için , kilim dokuyor Avşar'da
Yarın sabahlar , seni sevdiğim için icat edildi
Penisilin , halk şiiri , canlı sinema
Mapushaneler , yedi düvel , harbi ispanyol nezlesi
Sultan Hamid , don civani
Ne bilsinler seni sevdiğimi
Başaklanmayan yulafa söylemeli
Cılk yumurtaya
Paslı demire
Kulağını bükmeli kurtlu kirazın
Hoşnut değilllerse bu gidaşattan
Akıl etsinler seni sevdiğimi ,
Yeşille turuncunun kafa barıştırması , bu sevdadan ötürü
Tepemizdeki o göçmez tavan
Sulardaki yakamoz , ortancadaki pembe
Ben seni sevdim diye
Bingöl vilayetinde , kamyondan inince
Tığ gibi bir delikanlıya soruyorum
Siz nerenin bulutlarısınız böyle ?
Biz sizin sevdanızın bulutlarıyız
Bir yıldızlı akşamı varsa Ankara'nın
1953 kışları içinde
Karnı tok , sırtı pekse hısım akrabanın
Konu-komşu , dirlik düzenlik içindeyse
Birbirimizi daha çok sevelim diye
İnsan seni sevince iş-güç sahibi oluyor
Şair oluyor mesela
Meyhaneden cayıyor bir akşamüzeri
Caysın be güzel
Caysın be iyi
Tütünü bırakıyor , tütün neyime zarar
Keseme zarar , ciğerime zara , sevdama zarar
Seni sevince adamın papuçları eskimiyor
Beti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi
Seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen
Saçları zencefilli
Erkencecik evine dönmek istiyor canı
Hep seni düşün
Hep seni yaşat
Hep seni yıka
Seni doyur üç öğün
Seni bir kanım uyut , sonra uyandır
Lokman hekim , seni sev diyor bana
Seni sevmeseydim , ilkbaharı kodunsa bul gayrı
İstanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde
Umut diye bir şey yoktu ki , seni sevmeseydim
Hak , hukuk , bereket diye
Eşitlik , kardeşlik , hürriyet diye
Yüreğime sağlık ne iyi ettim..!


METİN ELOĞLU


18 Aralık 2009 Cuma

I Do Not Love You Except Because I Love You

I do not love you except because I love you;
I go from loving to not loving you,
From waiting to not waiting for you
My heart moves from cold to fire.

I love you only because it's you the one I love;
I hate you deeply, and hating you
Bend to you, and the measure of my changing love for you
Is that I do not see you but love you blindly.

Maybe January light will consume
My heart with its cruel
Ray, stealing my key to true calm.

In this part of the story I am the one who
Dies, the only one, and I will die of love because I love you,
Because I love you, Love, in fire and blood.


PABLO NERUDA 





1 Aralık 2009 Salı

HAYATIM SANA OLAN AŞKIMDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL...

     HAYATIM SANA OLAN AŞKIMDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL...


Gözlerin sorguluyor beni, hüzünlü ve sessiz
Düşüncelerime sızmağa çalışarak
Tıpkı ayın okyanusun derinliklerini görmek istemesi gibi

Hiç bir şey saklamadan hayatımı apaçık önüne serdim
Bu yüzden çözemiyorsun beni.

Eğer hayatım sıradan renkli bir taş olsaydı
Onu yüz parçaya bölebilir ve
Boynunda taşıman için ondan sana bir kolye yapabilirdim
Eğer o yuvarlak,kokulu sıradan küçük bir çiçek olsaydı
Onu hemen tutup koparabilir ve saçlarına kondurabilirdim

Eğer hayatım yalnızca bir zevk anı olsaydı
Huzurlu bir gülümseyişte belirebilir ve
Sen onu o anda çözebilirdin
Eğer o yalnızca bir keder yumağı olsaydı
Berrak gözyaşlarıyla sırrını sessizce açığa vurabilirdi
Ama benim hayatım sana olan aşkımdan başka bir şey değil
Ey benim en sevdiğim;
Zevkim ve cezam sınırsız
Yoksulluğum ve zenginliğim sonsuz...
Kalbim, kendi hayatın gibi hemen yanı başında duruyor

Ama sen, hiç bir zaman bütünüyle anlayamayacaksın onu.

RABİNDRANATH TAGORE

( GİTANJALİ )

 

26 Kasım 2009 Perşembe

BOMBİKS MORİ - A. ALİ URAL

BOMBİKS MORİ


dört kat elbise değiştirdin bombiks mori
ne tığ gibiydin, ne tığın vardı
dokunmadan anlamak has ipeği
dokununca herkes anlardı

fakat yalnızdın bombiks mori
aşkın kararttı kozanı
keşke söyleseydiler
yaprağının ipek olacağını

tüccarlar, makaslar, kumaş topları
bıktın mı duttan
hint portakalı mı çekti canın
bombiks mori

kazanlar kaynarken yandı mı canın
bedestende kelebek bulutları...

sana yasak bombiks mori
giyemezsin sen ipeği
sana yasak bombiks mori

halkalar arasında kara kurdele
makas kes hadi
kavrulan kelebeği.


Ali Ural

 

9 Haziran 2009 Salı

YÜRÜYELİM SENİNLE İSTANBULDA




Kırmızıyı sevdiğini bilseydim

hayallerim kıpkırmızı olurdu

İstanbul hala güneşin ardında

ufuklarında birkaç kara leke

birkaç kan pıhtısı dudaklarında

İstanbul hala sevimli mi sevimli

ve hala bir tomucuk tadında

yürüyelim seninle İstanbul'da

korkusuz bir rüyadır

bekler bizi Beykoz'da, Üsküdar'da

birkaç kuğu, birkaç mahzun kuştüyü

yenilgisiz bir muamma gibidir

arar buluşmayan ellerimizi

deli rüzgar yine sarhoş, hovarda

tam orada, Çamlıca yokuşunda

birkaç bulut çekelim gökyüzünden

damarlarımızdan geçirelim ve birden

bırakalım suların üzerine

sen bir defa konuş, sen bir defa gül

kumlu ebrular yapalım seninle

serpmeli ebrular, bülbülyuvası

hercaimenekşe, gonca ve sümbül

yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında

yürüyelim seninle İstanbul'da

boğaziçi mağrur türkülerini

gözlerine baka baka söyleyin

martılar üşüyünce

denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi

anlayabilir misin

neden çıban gibi büyür bağrımda

büyür de kelebek olur bu sızı

kırmızıyı sevdiğini söyledin

bu yüzden mi günlerdir

İstanbul'da gül kokusu yayılan

tepeler kırmızı, sular kırmızı

İstanbul bilmeli ki, sahillerine

mehtabı taşıyan senin bakışlarındır

İstanbul bilmeli ki, limanlardan gemiler

önce senin yüreğine açılır

uzaklarda bir yerde

toprağı öpmek için eğilen bahçıvanın

parmaklarında hüzün

sana doğru akan nehrin

ağlayan suretidir

bir elimizde umut

bir elimizde sevda

yürüyelim seninle İstanbul'da

musiki kesilsin, tükensin yazı

çaresiz kalınca mızrap ve şiir

ozan bir kenara bıraksın sazı

ressam fırçasına neden mi kızgın

tuvalde çizgiler, renkler kırmızı

kırmızıyı sevdiğini bilince

çekilir mi artık güllerin nazı

Anadolukavağı'nda her akşam

burcu burcu bir rüyadır hayalin

karanlık, hüznünü düşürür dağa

kuşlar kanat çırpar, yıldızlar ağlar

endamın her sabah iner toprağa

hasret, yanlızlığı çoğaltan deniz

ayrılık acıyla süzülür kandan

nefesin fermandır Topkapı Sarayı'nda

dönüşünü bekliyor rıhtımda şehzadeler

öylesine yorgun, mahzun ve candan

İstanbul bir yanımda, sen bir yanımda

uykusundan uyanınca fırtına

dalgalar türkümüze aşina olur

yüzümüze bakınca deniz fenerleri

sahibini arayan gemilerin

çığlığıyla vurulur

tarih heyelandır hainlerin ardında

İstanbul tarihin soylu anası

biz bu yürüyüşü çiğdemlerden almışız

sevdayı kız kulesi'nden

yalıların burukluğu altında

geçiyoruz sokaklardan delice

anlayabilir misin

beyoğlu'nda gezinen

hayal kırıklığının benden türediğini

anlayabilir misin

kırmızı neden böyle

doldurur aynalara inleyen yüreğimi

sana giden yolların kavşağında

bir adam direniyor izini bulmak için

siliyor tanyerine akan alın terini

ufkunda sapsarı umudun rengi

mavi yitik, beyaz kızgın ve siyah

arıyor sessizce kaybolan günlerini

Gülhane'de simit satan çocuklar

nasıl anlasınlar ellerimizin

neden böyle çekingen olduğunu

Ayasofya önünde tramvay bekleyenler

gökyüzüne dokunurken bu acı

kimdir diye sorsunlar içlerinden

birlikte yürüyen iki yabancı

biz gitsek de, İstanbul'da yine de

yıllar yılı gezinmeli bu sızı

benden bir yaralı şiir kalmalı

senden bir tebessüm, bir de kırmızı

NURULLAH GENÇ

8 Haziran 2009 Pazartesi

Benimle Oynar Mısın? - Bülent Ortaçgil

Su olsam, ateş olsam
Göklerdeki güneş olsam
Konuşmasam taş olsam
Yine de oynar mısın benimle

Sus olsam kusur olsam
Ağızdaki küfür olsam
Doğuştan esir olsam
Yine de oynar mısın benimle

Sayılmasam kaç olsam
Toprakdaki güç olsam
Aptal gibi suç olsam
Yine de oynar mısın benimle

Benimle oynar mısın
Benimle oynar mısın

Valiz - A.Ali Ural


Valiz

valizimi hazırlamama yardım et
kollarından çekiyorlar saatin
kollarımdan çekiyorlar
bekçi elini düdüğüne götürüyor
yardım et
şimdi

şimdi çocukların üzerini açtığı vakittir
parmak uçlarıma basarak
yandırmadan örtsem onları
uyku,hiçbir göze
çocuk gözüne yakıştığı kadar yakışmaz
uyku
bana da yakışır mı?

valizimi hazırlamama yardım et
kelimeleri sol tarafa koy
söylenmemiş olanları,yürünmemiş yolların yanına
kollarını mavi gömleğimin boynuna
ayrı ayrı koy güneşli günlerle karlı günleri
karıştırma

valizimi hazırlamama yardım et
sağ köşeye biblolarımı koy
tahtadan,camdan,tenekeden biblolarımı
harcamadığım demir paramı,deniz kabuklarımı
yolluk olarak bir elma,bir dilim portakal
bir hırka da koy belki üşürüm yolda

valizimi hazırlamama yardım et
kollarından çekiyorlar nehrin
kollarımdan çekiyorlar
bekçi elini düdüğüne götürüyor
en üste koy şiirlerimi

A.ALİ URAL